Dünyanın en büyük müzayede evlerinden Christie’s’de 20. ve 21. yüzyıl sanatı başkan yardımcısı olan Max Carter, Mica Ertegün için şunları söylüyor:
“Eşsiz bir stile, inceliğe, inceliğe ve kültüre ve beşeri bilimlere karşı derin bir takdire sahipti”
Ertegun’un tasarımları, yumuşak çizgiler, doğal kumaşlar ve yumuşak tonları, farklı dönem ve kültürlerden hikayelerle dolu, özenle seçilmiş parçalarla güvenle dengeleyen, ölçülü bir zarafete olan yeteneğini ortaya koyuyor.
1926’da Romanya, Bükreş’te Ioana Maria Banu adıyla doğan ünlü Ertegün, 1960’larda Atlantic Records’un merhum kurucu ortağı Ahmet Ertegün ile evlendiğinde New York’a yerleşti. Antikalara olan tutkusuyla harekete geçen Ertegün, 1967’de arkadaşı Chessy Rayner ile birlikte MAC II şirketini kurmadan önce New York İç Tasarım Okulu’nda eğitim gördü.
İlk görevlerinden biri, Bill Blass, Pierre Cardin ve diğer güncel tasarımcıların ürünlerini sergilediği Saks Fifth Avenue’nun amiral gemisi lokasyonunun bir katını dönüştürmekti. Bunu hem şehirde hem de daha uzaktaki sosyal çevre için göz alıcı evler izledi. Rayner’ın 1998’deki ölümünden sonra Ertegün, Walmart varisi Alice Walton’ın Park Avenue dubleks dairesi de dahil olmak üzere solo tasarım projelerine devam etti.
Kocasının Aretha Franklin ve Led Zeppelin gibi yeteneklerin kariyerlerini ateşleyen bir müzik patronu olduğu göz önüne alındığında, Ertegün genellikle müzisyenler için konutlar tasarladı – bunların arasında Carly Simon ve Keith Richards da vardı. Bu ışıltılı ambiyans, Ertegün’lerin kişisel hayatlarını da kapsıyordu. Akşam yemeği partilerinin vazgeçilmezleriydiler, Oscar de la Renta ve Henry Kissinger gibi ünlülerle kaynaşıyorlardı. Ancak gösterişin ötesinde hayırseverlerdi ve Ahmet’in 2006’daki ölümünün ardından eşi, Lincoln Center’daki Jazz için bir atriyum, Kudüs’teki Kutsal Kabir Kilisesi’ndeki restorasyon çalışmaları ve Oxford Üniversitesi’ndeki beşeri bilimler bursları için 41 milyon dolar bağışladı.
Mica ve eşi, Atlantic Records’un kurucularından Ahmet Ertegün ile birlikte, New York’un kalbinde, 1899 yılında inşa edilen bu beş katlı, yirmi odalı evde yaşadılar.
Evin içi bir müze gibi: Belçikalı sürrealist ressam René Magritte’in ‘L’empire des lumières’ adlı tablosu, Maison Jansen imzalı pirinç palmiye ağaçları, Alman maun sehpa, Ingrid Donat imzalı Kore ekranı ve Caryatides şezlongu da evin önemli detayları arasında…
Mica’nın vefatının ardından 2024’te 9,3 milyon dolara satılan evin içindeki sanat eserleri de büyük ilgi gördü; Christie’s müzayede evinde gerçekleşen ‘Mica: Mica Ertegün Koleksiyonu’ müzayedesinde René Magritte’in tablosu 121 milyon dolara satıldı.
Architectural Digest tarafından yayınlanan kareler, arşivde birer sanat eseri niteliğinde görülüyor.
New York’un tarihi dokusuyla iç içe geçmiş olan ev, sanat ve dekorasyonun rafine birer örneği olarak değerlendiriliyor.
Kaynak: AD
More Stories
Mısır’da 100 yıl sonra bir ilk! 3 bin 500 yıllık gizem çözüldü
Sert çocukların İstanbul buluşması
2025 BAFTA Ödülleri sahipleri belli oldu